TYT Türkçe Deneme Sınavı 9 başlıklı testimiz MEB kazanımlarına ve müfredatına uygun olarak hazırlanmıştır.
Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı 9 adlı testimizi başarıyla tamamladınız.
Sınavda size %%TIME_ALLOWED%% saniye verildi %%TIME_USED%% saniyede sınavı tamamladınız.
Bu sınavda soruların %%TOTAL%% soruya karşılık, %%SCORE%% doğru %%WRONG_ANSWERS%% yanlış cevap verdiniz.
Sınavdan aldığınız puan: %%PERCENTAGE%%
Sınav sonucunuz hakkındaki değerlendirmemiz: %%RATING%%
Soru 1 |
Hasan Ali Toptaş Bin Hüzünlü Haz’da derinlikli, nitelikli bir roman dünyasının kapısını aralar. Çağdaş roman sanatının imkânları yerli bir dünyanın penceresinden parlak bir arayış hikâyesine dönüşür. Tümüyle bir hikâye anlatıcılığı övgüsü olan kitap, büyük anlatılar karşısında eğilip onlara saygı gönderirken aynı zamanda yeni bir dil oluşturma iddiası da taşır. Roman; yüzleşme, arayış, iç ve dış yolculukla yoğun, şiirsel, masalsı, bir hikâye anlatıcılığı formunda kurgulanır. Geleneksel anlatılarla bağı sıkı olan eser, yazınımızın önemli köşe taşlarından biridir.
Aşağıdakilerden hangisi parçadaki altı çizili sözlerden biriyle ilişkilendirilemez?
Farklı anlatım yöntemleri deneme | |
Çok önemli nitelikte olma | |
Alçak gönüllü olma | |
Çok katmanlı bir yapıya sahip olma | |
Ait olduğu ulusun bakış açısını yansıtma |
Soru 2 |
Ünlü ressam Pablo Picasso bir konuşmasında şöyle demişti: “Küçük bir çocukken annem bana eğer asker olursan general olacaksın, rahip olursan papalığa yükseleceksin, demişti ama ben ressam oldum yani Picasso oldum.”
Ünlü ressam bu sözleriyle “sanat”ın hangi yönünü vurgulamak istemiştir?
Zaman ve emek isteyen bir süreçle şekillendiğini | |
Her türlü meslek ve uğraşıdan değerli olduğunu | |
İnsanı farklı kılan değerleri açığa çıkardığını | |
Maddi beklentilerin ötesinde bir uğraş olduğunu | |
İnsanı duygusal olarak tatmin ettiğini |
Soru 3 |
Romanda Mondros Mütarekesi’nin şartlarının ağırlığı ve bu mütarekenin, insanlar üzerindeki etkileri işlenmiştir. Mütareke halkta büyük bir infiale neden olmuştu. Bunun İstanbul’da, Çanakkale’de, İzmir’de, İskenderun’da yansımaları görülür. Bunlar arasında en acısı Çanakkale’nin teslim edilmesidir.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
Duraktaki yolcular büyük bir sessizlikle yolcu otobüsünün gelmesini bekliyordu. | |
Bağıra bağıra konuşuyor, çevresindeki herkesin kendisini dinlemesini istiyordu. | |
En yakın arkadaşıyla küsmüş, o günden sonra onunla tam bir ay konuşmamıştı. | |
Onlar takım kadrosuna alınmayınca idari kadroya karşı büyük bir kızgınlık ve öfke duymuştu. | |
Ders programıyla ilgili yapılan yeni düzenlemeye ilk olarak o itiraz etmişti. |
Soru 4 |
Bugün artık müze olan Topkapı Sarayı’nda (I) tarihin sırlarını sezdirse de ele vermeyen mücevherlerin, silahların, mukaddes emanetlerin yanı sıra (II) padişahların en muhteşem giysileri de sergileniyor. Saray, ihtişamlı Türk kumaşları ve bunlardan yapılmış padişah kaftanlarıyla dünyanın en ünlü koleksiyonlarından (III) birine sahip. 19. yüzyılın sonu ve 20. yüzyılın başlarında bu hazine, Sultan Abdülmecit’in (IV) yaptırdığı vitrinlerin içinde sergilendi. 1964’de (V) ise bugünkü sergi salonuna taşındı.
Bu parçada numaralanmış sözlerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 5 |
Günümüzde kişisel bilgilerin korunmasındaki etik sorunlar belki de en çok sağlık alanında göze çarpmaktadır. Bilgiye erişim, sağlık hizmeti sunumunda tedavi ve araştırma sürecinin doğru işlemesi için önemli bir gerekliliktir. Ancak bu süreçte ortaya çıkan mahremiyet ihlali olasılıkları sağlık personeli ve yöneticileri için hastaya ait bilgileri korumayı ahlaki bir görev hâline getirmektedir. Bir yandan hastaya ait tıbbi bilgilere erişimin hekim açısından mümkün olduğunca kolaylaştırılması gerekirken diğer yandan bilginin korunması için üst düzey tedbir alınması da gerekmektedir. Bu dengenin hasta ile hekim arasındaki ilişkide sağlanması gerektiği gibi aynı zamanda sağlık hizmeti verilen kuruluşça uygulanan bilgi güvenliği politikasında da gözetilmesi gerekir.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Günümüzün teknoloji dünyasında kişisel bilgilerin korunması kolay bir iş değildir. | |
Hastanın güven duyacağı bir hekimle çalışması en az hastalıklarından kurtulması kadar önemlidir. | |
Doktor-hasta ilişkisinin temelinde kişinin yaşam tarzına ve özel bilgilerine saygı gösterilmesi yatmaktadır. | |
Herkesin, hastalıklarına bir çözüm bulmak için güven duyacağı bir sağlık personeliyle çalışma hakkı vardır. | |
Sağlık sektöründe aktörler, hastaya ait özel bilgilerin korunmasından sorumludur. |
Soru 6 |
(I) Sürdürülebilir kalkınma, çevre değerlerinin ve doğal kaynakların savurganlığa yol açmayacak biçimde akılcı yöntemlerle planlanarak kullanılmasıdır. (II) Bugünkü ve gelecek kuşakların hak ve yararını göz önünde bulundurmayı esas alır. (III) Doğal kaynakların doğru kullanılması ilkesinden özveride bulunmaksızın ekonomik gelişmenin sağlanmasını da ifade eder. (IV) Sürdürülebilir bir kalkınma hamlesi, ancak doğal zenginliklere saygılı ve duyarlı bir çevre etiğine sahip olmakla mümkün olabilir. (V) Çevre etiği, ekolojik dengenin ve ekosistemin korunarak çevreye saygı gösterilmesini gerektiren davranış ve değerlerdir. (VI) Çevre ile ilişkilerimizi, ister bireysel ister yönetsel isterse hukuksal olsun her türlü ahlaki yaklaşımlarımızı ve değerlerimizi içine alan geniş bir kavramdır.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerden hangisiyle başlar?
II | |
III | |
IV | |
V | |
VI |
Soru 7 |
Nörobilim (sinir bilim) sinir sisteminin araştırılmasına dayalı bir bilim dalıdır. Geleneksel olarak biyolojinin bir dalı olarak değerlendirilebilecek nörobilim, günümüzde hekimlik, biyoloji, kimya, matematik, mühendislik, fizik ve psikoloji bilimlerinin bir arada çalıştıkları bir disiplin kimliğini kazanmıştır. Nörobilimin önemli uygulama alanlarından biri hareket ve duyu işlevini kaybetmiş kişiler için tasarlanan nöroprotezlerdir. Geliştirilen son teknolojiler sayesinde hastaların beyinlerine veya sinirlere yerleştirilen implantlar yardımıyla nöronlarda oluşan hareket komutları algılanıyor. Bir robot kol hareket ettirilerek cisimlere erişmek, onları kavramak mümkün olabiliyor. Ayrıca sinir sistemine duyusal bilgi de verilebiliyor. Nöroprotez teknolojisinin hızla geliştiği günümüzde Boğaziçi Üniversitesinden bir grup bilim insanı ve Avrupa’dan araştırmacıların yer aldığı konsorsiyum bünyesinde, bu alanda yeni teknolojiler üzerine çalışmalar yapılıyor.
Bu parçada nörobilim ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Farklı bilim dallarının kapsamına girdiğine | |
Sağlık alanındaki uygulama ve araştırmalara diğer alanlardan daha çok önem verildiğine | |
Organ kaybı yaşayan kişilerin tedavisinde kullanıldığına | |
Ülkemizde bu alanda teknolojik yatırımlar yapıldığına | |
Duygusal ve bilişsel fonksiyonların yerine getirilmesi üzerinde çalışıldığına |
Soru 8 |
Çocukluğumun İzmir’inin (I) en çekici yeri Alsancak’tı. Kuşkusuz o zamanlar bunun nedeni hakkında (II) en ufak bir fikrim yoktu. Bugünden baktığımda, Alsancak’ta bana çekici ve hatta biraz da gizemli gelen şeyin,(III) tarihî dokusu olduğunu anlıyorum. Ama bu sadece, inci taneleri gibi dizili konaklarının (IV) tarihî atmosferi ile ilgili bir şey değildi sanırım. Alsancak’ta eskiyle yeninin (V), yani cumbalı evlerle, o zamana kadar gördüğüm en büyük ve en modern apartmanların oluşturduğu tezatla da alakalıydı bu.
Bu parçada altı çizili sözcüklerin hangilerinde iyelik eki yoktur?
I ve II | |
I ve IV | |
Yalnız III | |
III ve V | |
Yalnız V |
Soru 9 |
I. Arsene Lupin ve Sherlock Holmes’ün maceralarının Leblanc’ın kitabında görünmesi üzerine Conan Doyle, Leblanc’a dava açar ve karakterinin çalındığını söyler.
II. Günümüzde dünyanın birçok yerinde Arthur Conan Doyle’un yazdığı ünlü dedektif Sherlock Holmes serisi, başka metinlere konuk oluyor.
III. Ayrıca Holmes’ün daha Conan Doyle tarafından yazılmaktayken Fransa’da Maurice Leblanc’ın eserlerine konuk olduğunu ve bu konukluğun Arséne Lupin karakterini yarattığını da hatırlatalım.
IV. Türkçede de bunun meşhur bir örneği var: Peyami Safa’nın Server Bedi takma adıyla yazdığı ve 15 kitaplık bir seri olarak basılan “Sherlock Holmes’e Karşı Cingöz Recai”si.
V. Bunun üzerine Leblanc, Holmes ile ilgili bütün ayrıntıları saklı tutarak ismini Herlock Sholmes olarak değiştirir ve birkaç Arsene Lupin ve Sherlock Holmes macerası daha yazar.
Yukarıdaki numaralanmış cümlelerin anlamlı bir bütün oluşturacak şekilde sıralanışı aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
I - III - V - II - IV | |
III - I - V - IV - II | |
II - IV - III - I - V | |
II - III - I - V - IV | |
III - IV - II - V - I |
Soru 10 |
(I) Batı Toroslara, Beydağları’nın batısında kalan bölgelere gidiyoruz. (II) Burası, Toros sedirinin dünyada oluşturabildiği en büyük ormanlardan biri. (III) Başımızın üstünde her dem yeşil, iğne yapraklı dallardan örülü bir çatı var. (IV) Dallar çok sık olduğundan güneş ışığı aşağıya süzülemiyor bile. (V) Ormanın içine doğru kilometrelerce uzanıp giden toprak yolda, rehberimizin yönlendirmelerine harfiyen uyuyoruz.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi “özne ve yüklem”den oluşmaktadır?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 11 |
I. Her toplumda genç olduğu hâlde yaşlı bir birey gibi davranan gençlere, yaşlı olduğu hâlde gençler gibi düşünen ve yaşayan yaşlılara rastlanır.
II. Ancak yaşlılıkta böyle bir yaşam sürmek için gençlikte sağlıklı beslenme, düzenli yaşama, iyi bir sosyal çevre edinme gibi alanlara yatırım yapmak gerekir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
Sosyal yaşam içinde “genç kalmış yaşlılar”, “ihtiyar gençler” nitelemelerine uyan bireyler bulunması doğal bir durum olsa da bundan daha önemli olan, yaşlıların gençlerin yaşam biçimine ayak uydurmaya çalışmasıdır. | |
Yaşlı olsa da ilgi alanını sürekli genişleten, duygu ve düşüncelerini gençler gibi aktif tutan yaşlılar, böyle yaşamak isteyen birçok kişiden farklı olarak önceden bu alana yatırım yaptıkları için hedeflerine ulaşmışlardır. | |
Her toplumda gençlerin yaşlı bir birey gibi davranması, yaşlıların gençler gibi yaşaması olasıdır ama yaş ilerledikçe gençlere özenmek yerine sağlıklı beslenmeye, düzenli spor yapmaya daha çok dikkat edilmesi gerekir. | |
Yaşlılıkta gençler gibi yaşamak isteyen kişiler, sağlıklı beslenme ve iyi bir arkadaş çevresi edinme gibi alanlara çok önceden yatırım yapmaları hâlinde kendileri gibi düşünen birçok kişiden önce bu isteklerine ulaşmış olur. | |
Gençlerin ve yaşlıların birbirinin yerine geçmek istemesi her sosyal grupta rastlanabilecek bir durum fakat yaşlıyken böyle yaşamak isteyenler, iyi yaşama adına yatırım yapmaları hâlinde bu isteklerine kavuşabilirler. |
Soru 12 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde bir yazım yanlışı vardır?
Yıllar önce İTÜ’den mezun olmuş, yine aynı üniversite de akademik kariyer yapmış. | |
Onunla saat 11.30’da buluşarak kütüphaneye gideceğiz. | |
18. yy.ın toprak reformunu anlatan yapıt, tarımda makine kullanımının geldiği aşamayı gösteriyor. | |
Ülkenin kuzeydoğusunda bir termik santral bulunuyormuş. | |
Bu sıra dışı kasabada çok eski dönemlerde inşa edilen birkaç yapı vardı. |
Soru 13 |
Konuşmayı severiz ama dinlemeyi o kadar değil. Ancak dinlemek, konuşmak kadar üzerinde durulması, belli kriterlerinin göz ardı edilmemesi gereken bir eylemdir. Karşımızdaki kişiyi dinlerken göz teması kurmak gerekir. Gözlerimizi dikip boş bakışlar atarak değil tabii ki. Konuşan kişiyle ilgilendiğimizi göstermek amacıyla belirli aralıklarla göz teması kurmamız yeterlidir. Kişinin kendisinin dinlendiğini bilmesi, onun konuşma kalitesini olumlu etkileyecektir. Bu yüzden konuşan kişinin, dinlendiğini anlayacağı ufak baş hareketleri yapılmalıdır.
Bu parçaya göre verimli dinleme için aşağıdakilerin hangisi yapılmalıdır?
Konuşmacının iç dünyasına hitap eden sözlerle ona karşılık vermek | |
Konuşmacının anlattıklarıyla ilgili yazılı materyaller bulup onları okumak | |
Dinlemenin başında konuşmacıyı rahatlatacak bir tanıtım yapmak | |
Aktif bir dinleyici olduğunu gösterecek biçimde jest ve mimiklerde bulunmak | |
Verimli dinlemenin özelliklerini açıklayan yazılardan yararlanmak |
Soru 14 |
Büyük sanat yapıtları kendi ülkelerinde sıkışıp kalmaz, kalplere ulaşır ve oradaki boşluğu doldurur. Bu yüzden kitaplar, bütün sınırları aşar ve insanlığa mal olurlar. Dünyanın tüm coğrafyalarında yayımlanan romanlar insanı, hayatı, yaşamın anlamını, arayışlarımızı, özlemlerimizi, sevinç ve acılarımızı anlatmayı amaç edinir. İnsanlara ayna olur bu eserler. Aynı zamanda insanları kendi iç dünyalarını görmeye teşvik ederek onların mutlu olmasını sağlar.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi, büyük sanat yapıtlarının işlevleri arasında gösterilemez?
Evrensel nitelikler taşıma | |
Toplumsal sorunlara çözümler üretme | |
İnsanların kendileriyle yüzleşmesine zemin hazırlama | |
Yaşama anlam kazandırma | |
Duygusal tatmin sağlama |
Soru 15 |
Bakacak Yaylası, (I) eğrelti otları ile kaplı büyük bir yayla. Dik bir patikadan Bakacak Tepesi’ne çıkılırsa tüm yorgunlukları unutturacak uçsuz bucaksız bir manzara ile karşılaşılır: (II) Kuzeyde Adapazarı, batıda Geyve, güneyde Taraklı ve doğuda Göynük’e uzanan tepeler görülür... (III) Taraklı’dan 29 kilometre uzaklıktaki Göynük’e girer girmez özel bir yere geldiğinizi hemen anlarsınız; (IV) burası, çevresindeki birbirinden güzel set gölleri, hayli iyi korunmuş geleneksel Türk ahşap evleri ve Osmanlı Dönemi’ne (V) ait mimari eserleriyle görülesi bir kasabadır.
Bu parçada numaralanmış noktalama işaretlerinden hangisi yanlış kullanılmıştır?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 16 |
Damla damla eridim Hüzne (I) biriktim (II) Karardı aydınlık (III) sözler Aydınlık yüzler Yığılıyor Öfke kin kaygı Ne gelecek günler bir müjde saklıyor (IV) Ne bir ilerleme (V) hâlindeyiz
Bu dizelerdeki numaralanmış sözcüklerin hangisinde bir ses olayı yoktur?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 17 |
Günümüzde de tarihteki ismiyle (I) anılan Harran, Şanlıurfa’nın 44 kilometre güneyinde, kendine özgü kubbe evlerden oluşan sivil mimarisi ile de ilgi çeken şirin (II) bir ilçe. GAP bölgesinde yer alan ilçe, artık sonsuz (III) bir sessizliğe bürünmüş pek çok önemli tarihî kentin aksine günümüzde de hayatla iç içe. Tahıl ekimine elverişli Harran Ovası’nda tarihin derinliklerine inen yüzlerce höyükten en (IV) önemlisi olan Harran Höyüğü’nde Kültür Bakanlığı adına gerçekleştirilen kazı, restorasyon ve yüzey çalışmaları sonucunda Harran ve yakın çevresinin tarihinin MÖ 5000’den başladığı anlaşılmıştır (V).
Bu parçadaki altı çizili sözcüklerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
I.de, vasıta eki vardır. | |
II., niteleme sıfatı görevindedir. | |
III., türemiş bir sözcüktür. | |
IV., zarf görevindedir. | |
V., dönüşlü çatılıdır. |
Soru 18 |
Şimdilerde, yıllar önce Manguel’e sorduğum bir soruyu ve aldığım cevabı hatırlıyorum. Ona “Okur Manguel, yazar Manguel’i nasıl buluyor? diye sormuştum. Aldığım cevap da “Okur Manguel, onu etkilememek için yazar Manguel’le ilgilenmiyor.” olmuştu.
Bu parçada altı çizili sözle, Manguel’le ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Okurların ilgisini çekmek için okur olarak kendi düşüncelerini dikkate aldığı | |
Kurguladığı olayların okuduğu yazarların yaşamlarına benzemesini doğal karşıladığı | |
Yapıtlarında etkileyici bir anlatım oluşturabilmek için okuduğu kitaplarda seçici olduğu | |
Okuduğu kitapları belirlerken tavsiyeleri kulak ardı ettiği | |
Okuduklarının, yazarken kendisini yönlendirmesini istemediği |
Soru 19 |
(I) Kapalıçarşı’yı, hem İstanbulluların hem de yerli-yabancı turistlerin gözdesi olan bu şaşırtıcı boyutlardaki mekânı, anlatmaya kelimeler yetersiz kalıyor. (II) Üzeri kubbeli binalar ve kiremitle örülü tonozlu caddeler, şimdiki bütünlüğüne ancak 250 yılda erişebildi. (III) Öyküsü Fatih Sultan Mehmet’in Ayasofya’ya gelir sağlaması için kurdurduğu iki taş bedestenle başlayan Kapalıçarşı, zamanla bu iki taş binanın çevresine sergi ve tezgâhların toplanmasıyla bir ticaret merkezine dönüştü. (IV) Bu pazarların üzeri kiremitli tonozlu çatılarla örtülünce şimdiki yollar ve galeriler ortaya çıktı. (V) Bitiminden sonraki üç yüz yılda ise çarşı ve esnafının en büyük kâbusu yangın ve depremler oldu.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
I. cümlede, ara söz vardır. | |
II. cümle, yapıca basit bir cümledir. | |
III. cümle, kurallı birleşik bir eylem cümlesidir. | |
IV. cümlede, dolaylı tümleç vardır. | |
V. cümle, olumlu bir cümledir. |
Soru 20 |
Boğaz’ı turlarken teknenin en çok sevdiğim yeridir geminin bayrağının dikili olduğu yer. Gölgesi sularda dalgalanır ( ) Pervaneden yankılanan köpük seslerine martılar gelir ( ) birden sulara dalıp, istavriti yakalayıp, yay çizerek bulutlara karışır. Gemi yavaş yavaş Tanpınar’ın özlediği kıyıları dolaşır ( ) Kız Kulesi, Üsküdar, Beykoz, Beşiktaş ( ) Kentin güzelliklerinin saklı olduğu yerlerdir buralar. Evet ( ) her eski kent gibi İstanbul da gizemler barındırır; bu gizemin anahtarı ise bu semtlerdeki tarihî yapılarda gizlidir.
Yukarıda parantezlerle belirtilen yerlere aşağıdakilerden hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
(.) (;) (:) (...) (,) | |
(.) (,) (:) (...) (;) | |
(!) (;) (;) (...) (,) | |
(...) (,) (:) (.) (;) | |
(.) (,) (;) (.) (;) |
Soru 21 |
I. Günümüzde yaşam kalitesini artırarak yaşamak, uzun yaşamak kadar önemli bir konu hâline gelmiştir.
II. Sağlıklı yaşlanmayı ve yaşa bağlı oluşabilecek sağlık risklerini çeşitli yöntemlerle en aza indirmeyi sağlayacak unsurlar, doğru beslenme ve fiziksel aktivitedir.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
I. cümlede anlatılan durumun sebep olduğu bir olumsuzluktan bahsedilmektedir. | |
I. cümlede önemsenen olgunun gerçekleşebilmesindeki etkenlere değinilmektedir. | |
I. cümledeki durumla her insanın karşılaşabileceğinden söz edilmektedir. | |
I. cümlede belirtilen hedefe ulaşılmasını zorlaştıran durumlar dile getirilmektedir. | |
I. cümlede belirtilen olgunun bir uzman kontrolünde gerçekleşebileceği örneklendirilmektedir. |
Soru 22 |
Toplumumuzun insan malzemesini değerlendirirken kullandığımız ölçütler içinde belki de az dikkate aldığımız alan, “psikoloji” oluyor. Konu “insan” olduğu hâlde, “psikoloji”- den uzak durmayı seçen bu “paradoksal” tutumun çeşitli nedenleri var kuşkusuz. Psikolojinin kendimiz için tehlike olarak gördüğümüz bazı olguları ortaya çıkarma olasılığından ürküyor, kendi imgemiz ve genel olarak dünyayı algılama sistemimiz hakkında kurduğumuz “konforu” bozabileceğini seziyoruz. Sonra, bir akıl yürütme biçimi olarak psikolojik çözümlemelere çoğu kez inanmıyor; diyelim ki ciddiye almıyor, “bilimsel” bulmuyor, onların “görünüşteki” her yana çekiştirilebilirlikleri karşısında güvensizlik duyuyoruz. Klinik düzeydeki delilikler ve ağır patolojik durumlar söz konusu olmadığı sürece, onu, kendimizden uzakta, bütünüyle hayatımızın dışında bir yerde tutmaya; bizimle hiç ilgisi olmayan bir şeymiş gibi davranmaya çalışıyoruz.
Bu parçanın bütününde aşağıdakilerin hangisinden söz edilmektedir?
İnsanın kendisiyle yüzleşmekten korkan bir yapısının olmasından | |
Psikoloji biliminin kullandığı ölçütlerin kimi zaman tutarsız oluşunun insanı tedirginliğe sevk etmesinden | |
Psikoloji sözcüğünün insanların genelinin zihninde olumsuz çağrışımlar uyandırmasından | |
Psikoloji biliminin verilerinin öznelliğe yaslanan özellikleri olmasının bu bilime duyulan güveni sarsmasından | |
Psikoloji bilimine dayanaksız gerekçelerle hak ettiği önemin verilmemesinden |
Soru 23 |
23 - 25. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Tolstoy’un eserlerinin, Puşkin’in başlattığı klasik Rus gerçekçiliği ekolünden beslendiği şüphe götürmez. (II) Öte yandan her tür bilgiye kendi toprağının rengini veren bu dev sanatçı, Rus edebiyatının yanında yabancı dildeki birçok eseri de iştahla okumuştur. (III) Sanatının zengin dokusunun ilmekleri açıldığında bu durum açıkça görülebilir. (IV) Öte yandan onun sanatçı tabiatı öylesine orijinaldir ki başka kaynaklardan aldığı her şeyi bütünüyle bünyesine katıp özümsemiştir. (V) Devraldığı gerçekçi geleneği pratikte o kadar muazzam şekilde genişletip zenginleştirmiştir ki neticede ortaya çıkan eserler, taklitçilerin kabusu hâline gelmiştir. Çünkü ----.
Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
onun yapıtlarını okuyan her okur, kendince anlamlara ve yorumlara ulaşmıştır | |
ona öykünenler aslında onun adını büyütmüş, Tolstoy bir yıldız gibi parlarken kendileri yok olup gitmiştir | |
evrensel insani değerleri anlatma konusunda ondan daha başarılı bir yazar da ortaya çıkmamıştır | |
onun görüşleri ve sanatsal anlayışı okurlar kadar yazarları da etkilemiştir | |
her yazar gibi Tolstoy da ölümünden sonra anlaşılabilmiş, edebiyatta hak ettiği yere ulaşmıştır |
Soru 24 |
23 - 25. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız
(I) Tolstoy’un eserlerinin, Puşkin’in başlattığı klasik Rus gerçekçiliği ekolünden beslendiği şüphe götürmez. (II) Öte yandan her tür bilgiye kendi toprağının rengini veren bu dev sanatçı, Rus edebiyatının yanında yabancı dildeki birçok eseri de iştahla okumuştur. (III) Sanatının zengin dokusunun ilmekleri açıldığında bu durum açıkça görülebilir. (IV) Öte yandan onun sanatçı tabiatı öylesine orijinaldir ki başka kaynaklardan aldığı her şeyi bütünüyle bünyesine katıp özümsemiştir. (V) Devraldığı gerçekçi geleneği pratikte o kadar muazzam şekilde genişletip zenginleştirmiştir ki neticede ortaya çıkan eserler, taklitçilerin kabusu hâline gelmiştir. Çünkü ----.
Bu parçada Tolstoy’la ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?
Toplumsal bir duyarlılıkla hareket ettiğine | |
Kendinden önceki edebî birikimden beslendiğine | |
Eserlerinin benzerinin yazılmasının zor olduğuna | |
Yazdıklarına yerel bir nitelik kazandırdığına | |
Bir edebiyat anlayışının temsilcisi olduğuna |
Soru 25 |
23 - 25. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
(I) Tolstoy’un eserlerinin, Puşkin’in başlattığı klasik Rus gerçekçiliği ekolünden beslendiği şüphe götürmez. (II) Öte yandan her tür bilgiye kendi toprağının rengini veren bu dev sanatçı, Rus edebiyatının yanında yabancı dildeki birçok eseri de iştahla okumuştur. (III) Sanatının zengin dokusunun ilmekleri açıldığında bu durum açıkça görülebilir. (IV) Öte yandan onun sanatçı tabiatı öylesine orijinaldir ki başka kaynaklardan aldığı her şeyi bütünüyle bünyesine katıp özümsemiştir. (V) Devraldığı gerçekçi geleneği pratikte o kadar muazzam şekilde genişletip zenginleştirmiştir ki neticede ortaya çıkan eserler, taklitçilerin kabusu hâline gelmiştir. Çünkü ----.
Bu parçadaki numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi yanlıştır?
I. cümlede, kesin bir bilgiden söz ediliyor. | |
II. cümlede, kişisel görüşler dile getiriliyor. | |
III. cümlede, koşul ileri sürülüyor. | |
IV. cümlede, tahminde bulunuluyor. | |
V. cümlede, gerekçe dile getiriliyor. |
Soru 26 |
Günün ilk ışıklarıyla, göl kıyısından başlayan ladin ormanı içindeki patikadan ormanın derinliklerine giriyoruz; gür bitki örtüsünün şemsiye gibi örttüğü bu yollar, tehlikeli uçurumların etrafından geçiyor.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
Belirtili isim tamlaması | |
Sıfat tamlaması | |
Belirtisiz isim tamlaması | |
Zincirleme isim tamlaması | |
Tamlayanı düşmüş isim tamlaması |
Soru 27 |
(I) Kâğıdın icadından önceki zamanlarda insanoğlu, meramını taşa ve pişmiş tabletlere madeni çubuklarla yazarak anlatırdı. (II) Kâğıdın icadı ile yazı yazmada kullanılan ve sonraları kalem diye adlandırılan gerecin pek çok şekli ortaya çıktı. (III) Ancak madenden yapılan ilk kalem asla terk edilmedi ve geliştirilerek çeşitli alanlarda kullanıldı. (IV) Böylece kalem, kullanılan malzemeye uygun biçimde üretildi. (V) Örneğin düz ve sert zeminler işlenecekse çelik kalemler tasarlandı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangilerinin yüklemi edilgen çatılı değildir?
I ve II | |
I ve IV | |
Yalnız III | |
III ve V | |
Yalnız V |
Soru 28 |
(I) Günümüzde yeryüzünde yaşayan canlıların büyük bir kısmının soyu tehlike altında. (II) Canlıların soyları, bozulan ve daralan yaşam alanları gibi nedenler başta olmak üzere, insan etkileri sonucu yok olma tehdidiyle karşı karşıya. (III) Geçmişten günümüze doğru hayvan türlerine bakıldığında, büyük olanların değişen çevre koşullarından ve insan etkilerinden daha fazla etkilendiği, çoğunun soyunun tükendiği ve kalanların da koruma altında yaşamlarını devam ettirmeye çalıştığı görülür. (IV) Vahşi hayvan türlerinin korunması için hayvanların yaşadığı bölgenin ve çevrenin korumaya alınması, doğal yaşamı koruma parklarının oluşturulması ve mümkün olduğu kadar embriyonun dondurulup saklanması gerekiyor. (V) Bununla birlikte küçük olanların, örneğin böcek türlerinin sayısı çok fazla artmıştır hatta içinde bulunduğumuz zamana “böceklerin çağı” da deniyor.
Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 29 |
Türkiye doğası barındırdığı mantar çeşitliliğiyle dikkat çekiyor. Özellikle şapkalı mantarlar olarak da bilinen makro mantarlar bilim insanlarıyla birlikte halkın da ilgi alanında. Şapkalı mantar türlerinin bazılarının yenilebilir olması ilginin temel nedeni. Ülkemizde yenilebilir mantarların yanında çok zehirli mantar türü de var. Üstelik bunlar aynı yaşam alanını paylaşıyor. Bu durum sıklıkla ölümcül olabilen mantar zehirlenmelerini beraberinde getiriyor. Bunun en büyük nedeni mantarların zehirli ve zehirsiz olanlarını ayırt etmenin pratik bir yolunun olmaması. Zehirli ve zehirsiz mantar türleri şekil, renk, koku gibi özelliklere göre ayırt edilemiyor. Mantar zehirlenmesinden korunmanın en etkili yolu, doğadan toplanan ve iyi bilinmeyen mantarları yememek. I. İnsan sağlığı için risk taşıyanları tespit etmenin imkânsız olduğu II. Çeşitleriyle ilgili kapsamlı bir araştırmanın yapılmadığı III. Yenilebilir mantarlarla zehirli mantarların aynı coğrafyada yaşadığı
Bu parçadan ülkemizdeki mantarlarla ilgili olarak yukarıda verilenlerden hangileri çıkarılamaz?
I ve II | |
I ve III | |
II ve III | |
Yalnız I | |
Yalnız II |
Soru 30 |
Deri ürünleri sanayisinin temel ham maddesi olan ham deri, kırmızı et üretimi faaliyeti sonucunda ortaya çıkan bir yan üründür. Belli bir dönemde ham deri arzı, fiyattan ve talepten bağımsız olarak belirlenir. Ham deri talebinde bir değişme olsa bile bu değişime bağlı olarak ham deri üretim miktarı değişmez ama fiyat değişebilir. Çünkü hayvanlar derisi için değil, (kürk hayvanları ve bazı nadir hayvanların ham derileri hariç) et üretimi için kesilmektedir. Hâlbuki pek çok sektörde ham madde arzı talepteki değişmelere hemen veya zaman farkı ile uyum gösterebilmektedir. Ayrıca ham derilerin biyolojik, fiziksel özellikleri birbirinden farklılık göstermektedir. Hatta aynı cins hayvanlardan elde edilen ham derilerde bile farklılıklar görülebilmektedir. Cinsi, kalınlık, lif yapısı gibi ham derilerin farklı özellikleri deri işlemede kullanılacak tekniği belirlemektedir.
Bu parçadan “deri sanayisinin ham maddesi” ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz?
Fiyatlandırılmasındaki farklılıkla diğer sektörlerden ayrıştığına | |
Kaynağının başka bir sektörle ilişkili olduğuna | |
Arz talep ilişkisine göre üretilmediğine | |
Geçirdikleri işlemlerin, özelliklerine göre farklılık gösterdiğine | |
Kalitesi düşük olanların başka sektörlerde kullanıldığına |
Soru 31 |
Sinemanın doğuşunu incelediğimizde Fransa’nın bu konuda öncülük yaptığını görürüz. (I) ABD’de ve başka ülkelerde sinema üzerine araştırmalar devam ederken Fransa’da Louis ve Auguste Lumiere kardeşler büyük bir aşama kaydederler. (II) XIX. yüzyılın ikinci yarısı boyunca yoğunlaşan bilimsel çalışmaların birikimini iyi kullanan Lumiere Kardeşler, “sinematograf” adını verdikleri ilk sinema makinesini tamamlayarak 13 Şubat 1895’te patentini alır. (III) Bugünkü sinema makinelerinin ilk örneği sayılan Lumiere Kardeşler’in sinematografında, filmler makinenin merceğine dayalı bir izleme aygıtından değil, duvara gerilmiş beyaz bir perdede izleniyordu. (IV) Objektifin önünden geçen bir görüntü, yerini kendini izleyen diğer görüntüye bırakırken “obtüratör” adındaki bir örtücü, ışınların araya girmesini engelliyordu. (V)
Bu parçada düşüncenin akışına göre “Bu makinenin en önemli özelliği, üzerine fotoğrafın çekildiği filmin, objektifin arkasından sürekli olarak geçmesiydi.” cümlesinin numaralanmış yerlerden hangisine getirilmesi gerekir?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 32 |
Zekâ, insanların ya da hayvanların doğal ve sosyal çevrelerinde karşılaştıkları sorunları çözme başarısı olarak tanımlansa da ölçülmesi zor bir kavram. İnsanların problem çözmedeki başarısını ölçerek bireyler arasındaki zekâ farkı (en azından problem çözme başarıları) ölçülebiliyor. Ancak bir insanın zekâsı ile farklı beyin yapısına ve büyüklüğüne sahip bir canlının zekâsını karşılaştırmak kolay değil. Örneğin, bir arı yalnızca birkaç miligramlık (gramın binde biri) beyniyle bizim yapamadığımız birçok karmaşık işi yapabilir. Uçabilir, karmaşık coğrafyalarda yolunu bulabilir, koloninin diğer bireyleriyle sosyal iletişimini yönetebilir ve yaşamını sürdürebilmek için tüm gereksinimlerini karşılayabilir. Yani küçücük beyninden olabilecek en etkin şekilde yararlandığı söylenebilir.
Bu parçadan aşağıdakilerden hangisine ulaşılabilir?
Zekânın yapısı ve işleyişi hakkında hiçbir bilgiye sahip değiliz. | |
Zekâ ile beynin büyüklüğü arasında doğrudan bir ilişki kurmak zordur. | |
Arı gibi küçük canlılar, küçük bir beyne sahip olmalarına karşın iri yapılı canlılardan çok daha zekidirler. | |
Karmaşık işleri yapma bakımından beynin küçük olması canlılara avantaj sağlar. | |
Zekânın ölçülebilir nitelikler taşıması, canlıları sınıflandırmada kullanılan bir yöntemdir. |
Soru 33 |
(I) Hayatımıza girer girmez kabul gören ve hızla yaygınlaşan kasetçalarlar aslında daha önce de vardı. (II) Büyük, hantal ve ağır olan bu aletler, genellikle müzik dinlemek için değil, ses almak için kullanılıyordu. (III) Bu kasetçalarların simit büyüklüğündeki iki makarası yerlerine konur, bantlar bir yığın yerden geçirildikten sonra çalışırdı. (IV) Aile fertlerinin seslerinin de kaydedilebildiği makaralı kasetçalarlar bir tür hatıra defteriydi. (V) Pille de çalışan kasetçalarlar kolay taşınıyor ama pilin bitmesine yakın berrak sesler yerini cızırtılı, ağır, rahatsız edici seslere bırakıyordu.
“Kasetçalar”ların ele alındığı bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
I. cümlede, yanlış bilinen bir durum dile getiriliyor. | |
II. cümlede, niceliksel özellikleri üzerinde duruluyor. | |
III. cümlede, çalışma prensibi hakkında bilgi veriliyor. | |
IV. cümlede, bir özelliği benzetme yoluyla ortaya konuyor. | |
V. cümlede, karşıt iki durum ortaya konuyor. |
Soru 34 |
Muhabir: (I) ---- Çağdaş sanat küratörü: — Lise yıllarımda, diyebilirim. O yıllardan beri Türkiye ve dünya sanatını hep heyecanla takip ettim, gözlemledim. Çalıştığım galerilerde daha çok Türk sanatçılarla tanışma fırsatım olurken Elgiz Müzesi’ndeki görevimde ise dünyaca önemli küratörler, sanatçılar, yazarlarla, galeri ve müze direktörleri ile tanışma imkânım oldu. 2009 senesinden beri düzenli olarak Basel İsviçre’de Art Basel, Londra’da Frieze, Venedik Bienali, birçok uluslararası fuar ve bienali ziyaret ediyorum. Uluslararası sanat aktörleri ile her zaman bağlantımı devam ettiriyorum. Muhabir : (II) ---- Çağdaş sanat küratörü: — Özellikle eksikliğini gördüğüm alanlarda eğitim vermek, bendekileri çevreme aktarmak, çocuklara sanatı bir yaşam biçimi olarak tanıtmak amacıyla yola çıktım. Öğrencilere çeşitli konularda eğitim ve danışmanlık vererek destek olmak, yetişkinlere sanatı ve müziği daha iyi tanıtmak, sanatçıları ve sanatı daha iyi bir şekilde anlatmak ve nesiller arası yaşanan kültür erozyonuna bir son vermek, nesiller arası bir açık diyalog kurmak amacı ile başlattım. Bu yüzden ismi “Açık Diyalog İstanbul”.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
I. Çağdaş sanat alanında başarılı olmak için nasıl bir çalışma disiplinine sahip olmak gerekiyor? II. Kuşaklar arası iletişim için planladığınız proje hakkında bilgi verebilir misiniz? | |
I. Çağdaş sanat küratörlüğü yaparken sizi yıldıran zorluklarla karşılaştınız mı? II. Çağdaş sanatı gençlere tanıtma adına yeterli çalışmalar yapıldığına inanıyor musunuz? | |
I. Çağdaş sanata ilginiz nasıl başladı ve şu an nasıl devam ediyor? II. “Açık Diyalog İstanbul” nasıl doğdu ve oluşturulma amacı nedir? | |
I. Çağdaş sanatla uğraşan gençlere başarılı olmaları için ne gibi tavsiyeleriniz olur? II. Türkiye’de çağdaş sanat çalışmalarını destekleyen kurumların çalışmalarını önemsiyor musunuz? | |
I. Çağdaş sanat ürünlerini sergileyecek mekânların ve kuruluşların daha da artması için ne zamandan beri uğraşıyorsunuz? II. Batı sanat dünyasıyla kıyasladığınızda ülkemiz gençleriyle yetişkinleri arasında sanata bakış açılarında bir farklılık görüyor musunuz? |
Soru 35 |
Berlin’e kış (I) (tür adı) ortasında ayak basıldığında gerçekten ilk hissedilen, insanın âdeta beynine işleyen bu (II) (işaret zamiri) keskin soğuk oluyor. Gökyüzü kalın, gri bir (III) (belgisiz sıfat) battaniyeyle kaplı. İnsanlar sokaklarda oyalanmadan, hızlıca (IV) (durum zarfı) yürüyor. Meydanlar, parklar boş; ağaçlar yapraksız. Kentin kuzeyi daha (V) (zaman zarfı) soğuk ve sevimsiz. Berlin bu soğuk kış günlerinde içini kimseye (VI) (belgisiz zamir) açmıyor.
Bu parçadaki altı çizili sözcüklerden hangilerinin türü ayraç içinde yanlış verilmiştir?
I ve III | |
II ve V | |
III ve V | |
IV ve V | |
IV ve VI |
Soru 36 |
Günümüz modern toplumunda erişkinlerin ergenliğe gerilediği ve ergenlerin de erişkin olmaya niyetlenmedikleri açıkça gözlemlenebilen bir gerçek artık. “Baba” kavramının yok oluşuna tanık oluyoruz. Bütün simgesel biçimleriyle baba ve otoritesi kayıplara karışıyor. Yarım erişkinlik ise ödüllendiriliyor. Böylece bütün eski öğretilerde yerleşik olan dürtüleri kontrol etme, bastırma ve disiplin gibi dizginler serbest bırakılıyor. Günümüzün insanı geçmişin kısıtlama ve dizginlerinden kurtuldukça kendisini daha özgür hissediyor. Anne babalar çocukluğa geriliyor ve yalnız bırakılmış çocuklardan da bir an önce büyümeleri isteniyor. Çocuklar bunu elbette başaramıyor, yetişkinlik ve çocukluk arasında bir durakta kalakalıyor.
Bu parçada asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Anne babalık kurumu, yaşamlarının her döneminde bireylerin ihtiyaç duyduğu bir olgudur. | |
Gençler dünyayı anlamak ve anlamlandırabilmek için yaşamda kendilerine kılavuzluk edecek birilerine ihtiyaç duyar. | |
Doğru bir ebeveynlik görmeden büyüyen çocuklar, kendileri anne baba olduklarında, izleyebilecekleri bir erişkin rol modelinden yoksun kalmaktadır. | |
Toplumsal kimlik kaybı, kişilerdeki olgunlaşmayı geciktirdiği gibi onlardan sorumluluk duygusunu da söküp almaktadır. | |
Günümüzde gençlerin çoğu, yaşlarının gerektirdiği davranışlardan uzak tutumlar sergilemektedir. |
Soru 37 |
37 - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
I. Bilgi üretme süreci deney, gözlem veya akıl yürütmeyle tekrarlanabilir olmalıdır. Yani sizin, bilimsel bilgi diye havuza koyduğunuz bilgiyi, aynı yöntemlerle başkaları da üretebilmelidir. Aynı deney ve gözlemi tekrarladığında aynı sonuçların (veri, data) çıktığını görebilmelidir. Örneğin, siz bir embriyonun gelişimini gözlemleyip birtakım sonuçlara ulaştıysanız aynı deneyi aynı koşullarda başkaları da yapıp aynı sonuçlara ulaşmalıdır.
II. Başkalarının deneylerinde verilerinizin yanlışlığı ortaya çıkarsa ürettiğiniz bilgi, havuzda barınamaz. O tür bilgiler kendiliğinden dışarı atılmış olur. Bilimsel bilgiyi güçlü kılan nokta da budur. Yanlışlığı gösterilen bilgiye kimse itibar etmez, kimse onu kullanmaz, bilgi kendiliğinden değerini yitirmiş olur.
Bu iki parçayla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
II. parçada, I. parçada ileri sürülen olgunun çelişkili yönlerine değiniliyor. | |
II. parçada, I. parçada belirtilen olgunun olumlu sonuçlanmasının bilimi sağlam kılan bir özellik olduğu açıklanıyor. | |
Her iki parçada da bilimsel çalışmaların insanlık tarihindeki serüveninden söz ediliyor. | |
Parçalarda birbiriyle çelişen iki düşünce, aynı örnekler verilerek açıklanıyor. | |
II. parçada, I. parçada savunulan düşünceyi destekleyen bir uzman görüşüne yer veriliyor. |
Soru 38 |
37 - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
I. Bilgi üretme süreci deney, gözlem veya akıl yürütmeyle tekrarlanabilir olmalıdır. Yani sizin, bilimsel bilgi diye havuza koyduğunuz bilgiyi, aynı yöntemlerle başkaları da üretebilmelidir. Aynı deney ve gözlemi tekrarladığında aynı sonuçların (veri, data) çıktığını görebilmelidir. Örneğin, siz bir embriyonun gelişimini gözlemleyip birtakım sonuçlara ulaştıysanız aynı deneyi aynı koşullarda başkaları da yapıp aynı sonuçlara ulaşmalıdır.
II. Başkalarının deneylerinde verilerinizin yanlışlığı ortaya çıkarsa ürettiğiniz bilgi, havuzda barınamaz. O tür bilgiler kendiliğinden dışarı atılmış olur. Bilimsel bilgiyi güçlü kılan nokta da budur. Yanlışlığı gösterilen bilgiye kimse itibar etmez, kimse onu kullanmaz, bilgi kendiliğinden değerini yitirmiş olur.
Aşağıdakilerden hangisi I. parçada anlatılanlarla anlamca aynı doğrultudadır?
Bir bilginin bilimsel nitelik taşıması, farklı ortamlarda aynı yöntemlerle doğrulanabilir olmasına bağlıdır. | |
Bilgi üretimi, insanlığa yarar sağlıyorsa gerekli ve önemlidir. | |
Bilimsel nitelikli bilgiler, ortaya çıkan yeni bulgularla sürekli olarak değişmektedir. | |
Bilginin büyük bir hızla arttığı günümüzde bilimsel yöntemlerin her durumda geçerli olması mümkün değildir. | |
Çağımızda artan bilgi birikimi ve deney olanakları, mevcut bilgilerin sorgulanmasını gerektirmektedir. |
Soru 39 |
39 - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
İnsanların yerine çevremizdeki fiziksel ortam (sıcaklık, basınç, uzaklık vb.) değişikliklerini algılayan cihazlara “sensör” denir. Bir diğer adı da algılayıcılar yani duyargalardır. Fiziksel ortamla elektrikli ve elektronik cihazları birbirine bağlayan bir köprü görevi görürler. İlk olarak 1987 yılında “Steinel” tarafından kullanılan sensörün üretilme amacı aydınlatmaydı. Şu an ise sensörler bize enerji harcatmamak için birçok problemin üstesinden çabucak geliyor. Alışveriş merkezlerinin, kafelerin, hastanelerin, otellerin, havalimanlarının vazgeçilmezi olan otomatik kapılar da sensörlerin sağladığı bilgiye dayanarak işlerini görüyor. Engelli yayaları da hesaba kattığımızda otomatik kapıların önemini daha kolay kavrarız. En az kolay geçiş kadar önemli bir konu daha var: hijyen. Kapıyı açmak için hijyenik olmayan kapı kollarına dokunmanıza gerek kalmıyor. Dolayısıyla otomatik kapıların sağlık sektörüne de dolaylı yoldan katkısı büyük. Bir diğer katkısı ise içerideki sıcak veya soğuk havanın içeride tutulması. Böylelikle ısıtma ve soğutma masrafları kontrol dışı etkenlerden korunmuş oluyor
Bu parçanın anlatımıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Terimlere yer verilmiştir. | |
Tanıklıklardan yararlanılmıştır. | |
Sessel yinelemelere yer verilmiştir. | |
Karşılaştırma yapılmıştır. | |
Tanımsal nitelikli yargılar kullanılmıştır. |
Soru 40 |
39 - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
İnsanların yerine çevremizdeki fiziksel ortam (sıcaklık, basınç, uzaklık vb.) değişikliklerini algılayan cihazlara “sensör” denir. Bir diğer adı da algılayıcılar yani duyargalardır. Fiziksel ortamla elektrikli ve elektronik cihazları birbirine bağlayan bir köprü görevi görürler. İlk olarak 1987 yılında “Steinel” tarafından kullanılan sensörün üretilme amacı aydınlatmaydı. Şu an ise sensörler bize enerji harcatmamak için birçok problemin üstesinden çabucak geliyor. Alışveriş merkezlerinin, kafelerin, hastanelerin, otellerin, havalimanlarının vazgeçilmezi olan otomatik kapılar da sensörlerin sağladığı bilgiye dayanarak işlerini görüyor. Engelli yayaları da hesaba kattığımızda otomatik kapıların önemini daha kolay kavrarız. En az kolay geçiş kadar önemli bir konu daha var: hijyen. Kapıyı açmak için hijyenik olmayan kapı kollarına dokunmanıza gerek kalmıyor. Dolayısıyla otomatik kapıların sağlık sektörüne de dolaylı yoldan katkısı büyük. Bir diğer katkısı ise içerideki sıcak veya soğuk havanın içeride tutulması. Böylelikle ısıtma ve soğutma masrafları kontrol dışı etkenlerden korunmuş oluyor.
Bu parçadan sensörler ile ilgili olarak
I. İşlevsel özellikleri nedir?
II. Üretim maliyetleri nelerdir?
III. Nerelerde kullanılmaktadır?
IV. Ne zaman kullanılmaya başlanmıştır?
V. Kurulum ve işletme aşamaları nedir?
sorularından hangilerine cevap alınamaz?
I ve II | |
II ve III | |
II ve V | |
III ve V | |
IV ve V |
Liste |