TYT Türkçe Deneme Sınavı 2 güncel eğitim öğretim yılına ve sınav sistemine uygun sorularla hazırlanmıştır.
Tebrikler - TYT Türkçe Deneme Sınavı 2 adlı testimizi başarıyla tamamladınız.
Sınavda size %%TIME_ALLOWED%% saniye verildi %%TIME_USED%% saniyede sınavı tamamladınız.
Bu sınavda soruların %%TOTAL%% soruya karşılık, %%SCORE%% doğru %%WRONG_ANSWERS%% yanlış cevap verdiniz.
Sınavdan aldığınız puan: %%PERCENTAGE%%
Sınav sonucunuz hakkındaki değerlendirmemiz: %%RATING%%
Soru 1 |
Yeni iş modelleri, çalışma yöntemleri ve iletişim tekniklerinin değişmesi sosyolojik olarak önemli olayları doğurmaktadır (I) (ortaya çıkarmaktadır). Yapay zekâ işlemcilerinin endüstriyelleşmesi ile birlikte sosyal alanda değişim hızının birden artacağı, buna rağmen yeni gelen kuşakların bu hıza kolaylıkla adapte olabileceği (II) (kendilerini uyarlayabileceği) düşünülmektedir. Çünkü kuşakların analizi yapılmaya (III)(çözümlenmesine) çalışılırken genel olarak yaşanan büyük ve unutulmayacak olayların kuşaklar üzerindeki yansımaları (IV) (etkisi) dikkate alınır. Son yıllarda dünya; yapay zekâ, robot teknolojileri ve hizmet otomasyonlarında oldukça hızlı ve önemli gelişmelere sahne olmaktadır (yol açmaktadır).(V)
Bu parçada numaralanmış sözlerden hangisinin anlamı parantez ( ) içinde verilen açıklamayla uyuşmamaktadır?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 2 |
Kemalettin Tuğcu, çocuk ve genç okurların macera ihtiyaçlarını karşılayabilmiş bir yazarımızdır. O, hayali geniş, kalemi açık bir yazardır. Soluklanmadan okursunuz romanlarını. Romanlarında olaylar hızlı seyreder, merak unsuru oldukça kuvvetlidir. Eski Bir Masal işte bu romanlarından biridir.
Bu parçada altı çizili sözle asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Akıcı bir anlatıma sahip olmak | |
Geniş bir hayal gücü olmak | |
Biçem bakımından doğal ve orijinal olmak | |
Yardımcı olayları kurguya ustalıkla dahil etmek | |
Olay anlatımında mantık hatasına rastlanmamak |
Soru 3 |
Bizde okullarda okutulan tarih kitaplarına tamamen harp tarihi gözüyle bakabilirsiniz. Bunların hiçbirinde kültür tarihimize, medeniyet abidelerine, mimarlık eserlerine yer verilmez. Bazılarında görülen izahlar ise devede kulak bile sayılmaz. İşte bütün bunları düşünen merhum Muallim Cevdet, muazzam bir esere imza atıyor: Türk Ahiliği.
Bu cümledeki altı çizili sözü anlamca karşılayabilecek bir kullanım aşağıdakilerin hangisinde vardır?
Görülüyor ki insanların böyle sıra dışı olaylara inanması neredeyse imkânsız. | |
Yetinmeyi bilme, huzurlu bir yaşamın olmazsa olmazlarından biridir. | |
Büyük kentler bir yana bırakılırsa ülkede hayvansal besin tüketimi oldukça azdı. | |
O da az değil yani, muziplikte, işi gücü hayatla dalga geçen benim gibilere taş çıkartır. | |
Başka hiçbir şeyde gözü olmayan kişiler, azımsanmayacak kadar çoktur. |
Soru 4 |
I. Psikolojik bir rahatsızlık olan insomnia ya da diğer bir ifadeyle uyuyamama sendromu, özellikle iş hayatının içerisinde yer alan bireylere performans düşüklüğü olarak yansıyabilmektedir.
II. Uykuyu kısaltan birçok etken olduğunu ifade eden uzmanlar, “insomnia”nın özellikle teknolojik gelişmelerle ortaya çıktığını öne sürmektedir.
Yukarıda verilen II numaralı cümleyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?
I. cümlede açıklanan konuyu destekleyen durumlardan söz edilmektedir. | |
I. cümlede tanımlanan rahatsızlığı ortaya çıkaran bir nedenden bahsedilmektedir. | |
I. cümledeki saptamanın toplumu neden daha fazla etkilediği açıklanmaktadır. | |
I. cümlede sözü edilen hastalığın kimlerde yaygın olarak görüldüğü örneklenmektedir. | |
I. cümlede değinilen olgunun bilimsel olarak açıklaması yapılmaktadır. |
Soru 5 |
İnsan ve teknoloji etkileşiminde ibrenin makineleşme yönünde ilerlediğini düşünen çok sayıda uzmanın eskiden bilim kurgu olarak değerlendirilen senaryoları, günümüzde yaşananların sıradan, canlı ve güncel bir aktarımı şeklinde görülmektedir.
Bu cümlede sözü edilen uzmanlarla ilgili olarak asıl anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
İlk bakışta tuhaf görülen düşüncelerine kısa sürede alışıldığı | |
Merak ettikleri konular üzerinde hayal ürünü projeler ürettikleri | |
Projelerini hayallerinin sınırlarını zorlayarak ürettikleri | |
Çözmek için çabaladıkları sorunlarla ilgili çok sayıda fikir üretip onlara cevaplar aradıkları | |
Çağdaş bilim verileriyle düş gücünden oluşan tasarılarının gerçeğe dönüştüğü |
Soru 6 |
I. Günümüz toplumsal yapısı, bilgiyi etkili biçimde kullanan ve yaşama dönüştüren bireye gereksinim duymaktadır.
II. Bu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir.
Bu iki cümlede ifade edilenlerin anlamca doğru bir biçimde birleştirilmiş hâli aşağıdakilerden hangisidir?
Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylerin bilgi okuryazarlığı becerisinde ve eğitimcilerin misyon ve stratejilerinde değişimi zorunlu kılmıştır. | |
Günümüzde toplumun bilgiyi etkili kullanan ve uygulayan kişilere duyduğu gereksinim, bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve öğrenmeyi ömür boyu devam ettirme anlayışını kazandırma yönünde yoğun çabaları beraberinde getirmiştir. | |
Günümüz toplumlarının en çok gereksinim duyduğu insan tipi, bilgi okuryazarlığı becerisini ve sürekli öğrenme anlayışını kazanmış kişilerdir. | |
Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandırma yönündeki yoğun çabalara günümüz toplumunda çok ihtiyaç vardır. | |
Bireylere bilgi okuryazarlığı becerisini ve yaşam boyu öğrenme anlayışını kazandıran çalışmalara bugünkü eğitim sistemimizde ağırlık verilmelidir. |
Soru 7 |
Vücudun bir kısmı veya tamamı, kısa bir zaman diliminde büyük miktarlarda radyasyona maruz kaldığında ortaya çıkabilecek hasarlar kişiden kişiye değişmekle birlikte genel olarak birkaç hafta içerisinde şiddetli hasarlar, hastalıklar hatta ölüm meydana geliyor.
Bu cümlede aşağıdakilerin hangisinde verilen ses olayları vardır?
Ünsüz yumuşaması - ünlü düşmesi - ünlü daralması | |
Ünsüz yumuşaması - ünsüz benzeşmesi - ünlü düşmesi | |
Ünsüz benzeşmesi - ünlü düşmesi - ünsüz türemesi | |
Ünsüz düşmesi - ünlü düşmesi - ünlü daralması | |
Ünsüz yumuşaması - ünsüz türemesi - ünlü daralması |
Soru 8 |
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 9 |
Brokoli, yaban mersini, kivi gibi antioksidan içeriği yüksek besin maddelerinin kansere yol açtığı yönündeki haber, onlarca yıldır bu besinleri kanserden korunmak için tüketen çok sayıda insanda kafa karışıklığı yarattı.
Bu cümledeki ögelerin doğru sıralanışı, aşağıdakilerin hangisinde verilmiştir?
Özne - zarf tümleci - belirtisiz nesne - yüklem | |
Belirtisiz nesne - özne - belirtili nesne - yüklem | |
Özne - yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) - belirtisiz nesne - yüklem | |
Zarf tümleci - yer tamlayıcısı (dolaylı tümleç) - özne -yüklem | |
Belirtili nesne - zarf tümleci - özne - yüklem |
Soru 10 |
(I) Galata Kulesi’nin güneybatısında bulunan sura, temelinde ve surun oturduğu ana kayada aylar öncesinde yaşanan açılmaya rağmen müdahale edilmiş değil. (II) Sura dayanan Sen Piyer Kilisesi de tehlike altında. (III) Şair Ziya Paşa Caddesi’ndeki surun temelindeki çökme Beyoğlu’ndan sorumlu İstanbul II Numaralı Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu’na ocak ayında ihbar edilmişti. (IV) Kurul, 22 Şubat 2019 tarihli kararında Beyoğlu Belediyesine, çökmeyi önleyici geçici müdahalenin belediye bünyesindeki Uygulama ve Denetim Büroları (KUDEB) Müdürlüğü tarafından yapılıp yapılamayacağını sordu. (V) İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Galata surlarının tümüne rölöve, restitüsyon ve restorasyon projesi yapması gerektiğini hatırlattı.
Bu parçada numaralanmış cümlelerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi yanlıştır?
I. cümle, girişik birleşik cümledir. | |
II. cümlede, birden fazla isim tamlaması vardır. | |
III. cümlede yüklem, birleşik çekimli birleşik fiildir. | |
IV. cümlede, sıfat grubu (birleşik sıfat) kullanılmıştır. | |
V. cümlede, hem ilgeç hem bağlaç bulunmaktadır. |
Soru 11 |
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 12 |
Üstelik ben bir şairim, bilemezsiniz Her akşam rüzgâr gibi sokaklara düşerek Elleri ceplerinde birisi gezer Bir yürek taşır göğsünde duygulu, ürkek
Bu dizelerde aşağıdakilerden hangisi yoktur?
İlgi eki | |
Ek eylem | |
Yeterlik fiili | |
Kişi eki | |
Benzetme edatı |
Soru 13 |
“Bacasız (I) sanayi” olarak ifade edilen turizm pastasından payımıza düşeni hakkıyla alabilmek için (II) bir an önce eksiklerimizi gidermemiz gerekiyor. Açılacak yeni havalimanımızın alt yapısını ve hizmet (III) alanlarının çalışma planlarını şimdiden (IV) yapmamız gerekiyor.
Bu parçada numaralanmış sözcüklerin türü aşağıdakilerin hangisinde sırasıyla doğru olarak verilmiştir?
I (Zarf) II (Edat) III (Sıfat) IV (Zamir) | |
I (Sıfat) II (Edat) III (İsim) IV (Zarf) | |
I (Sıfat) II (Zarf) III (Zamir) IV (Edat) | |
I (Zarf) II (Bağlaç) III (İsim) IV (Sıfat) | |
I (İsim) II (Bağlaç) III (Zamir) IV (Zarf) |
Soru 14 |
Şimdiye kadar gördüğüm şehirler içinde Bursa kadar belirli bir devri karakteristik özellikleriyle tanıtan bir başkasını hatırlamıyorum.
Bu cümlede aşağıdakilerden hangisi yoktur?
Geçişli yüklem | |
Sıfat-fiil öbeği | |
Edat öbeği | |
Bağlaç | |
Zamir (adıl) |
Soru 15 |
Aşağıdaki cümlelerde yer alan birleşik fiillerden hangisinin yazımı yanlıştır?
Bu ortaklığın bize kazandıracaklarını hele bir tasavvur et. | |
İzmir’deki edebî dergilerden birinde kendi resmini neşrettirdi. | |
Arkamda bıraktığım geçmişi unuttuğum gün kim bilir, ne kadar rahat edeceğim? | |
Hayatımın sonuna kadar böyle her günümü zehir edemem ya! | |
Bunca güzelliği burada yaşadıktan sonra başka bir ülkede doğmayı niye tercih edeyim ki? |
Soru 16 |
Araştırmacılar, yüzyıllardır balıkçıları barındıran Karaburun, geçmişi Bizans’a dayanan Yeniköy, Terkos kıyısındaki Durusu, Sazlıdere Barajı kenarındaki Şamlar köylerinde; bazı ilçe merkezlerindeki kahvelerde, mandıralarda, çiftliklerde çalışan yöre insanlarıyla konuştu.
Aşağıdakilerin hangisinde noktalı virgül (;) bu cümledeki işleviyle kullanılmıştır?
Binyılların eskitemediği bu ünlü sözlerin sahibi Aristoteles, Çanakkale’nin Assos antik kentinde de üç yıl kalmış; yapıtlarının kimi bölümlerini burada kaleme almıştı. | |
Eskiden katırlarla, eşeklerle birlikte yürüyerek çıkılan yayla yolları giderek asfalta dönüşüyor; atalarımızın binbir emek ve zahmetle oluşturduğu taş patikalar, dozerlerin acımasızlığı karşısında birer birer yok oluyor ne yazık ki. | |
Yaklaşık üç saatlik bir yürüyüşün ardından, terk edilmiş Şorak Yaylası’na varıyor; molanın ardından, kuzeye doğru yönelen patikayı izleyerek yükselmeye başlıyoruz. | |
Kuzey Amerika, yüz ölçümü bakımından Asya ve Afrika’dan sonra dünyanın en büyük üçüncü; nüfus bakımından ise Asya, Afrika ve Avrupa’dan sonra en büyük dördüncü kıtasıdır. | |
Toprağın verimi açısından büyük önem taşıyan bu canlılar; ülkemizde Akdeniz ikliminin yaşandığı yerlerde, deniz seviyesine yakın, düşük rakımlı bölgelerde yaygın olarak bulunuyor. |
Soru 17 |
Aşağıdaki cümlelerin hangisinde kısaltılmış ifadenin okunuşuna uygun bir ek getirilmemesinden kaynaklanan yazım yanlışı vardır?
Ortaöğrenimi sırasında, TÜBİTAK’ın ülkemiz adına katıldığı uluslararası bilim olimpiyatlarında ülkemizi temsil eden takımlarda yer alanlar bizden burs alabiliyor. | |
TRT’den naklen yayınlanacak Moldova-Türkiye maçı saat 21.45’te başlayacak. | |
Hayatta olmayan biri adına AİHM’ne bireysel başvuru yapılamayacağını biliyor muydunuz? | |
TOKİ’nin Ankara’daki arsa satış işleminin ertelendiği haberi ajanslara düştü. | |
Ticarete atılmak isteyen ya da Bağ-Kur’da kaydı bulunan şahısların en büyük gider kalemlerinden biri, aylık sigorta primi ödemeleridir. |
Soru 18 |
Uçan sinekleri suyun içinden vuran balıklar ( ) fırlatma rampasından atılan füzeler gibi ilerleyen bukalemun dili ( ) düşmanını uzaktan nakavt edebilen karidesler ( ) Bu tür avcı hayvanlardaki “silahlar” hayrete düşürüyor insanı ( )
Bu parçada boş ayraçlarla belirtilen yerlere aşağıdakilerin hangisinde verilen noktalama işaretleri sırasıyla getirilmelidir?
(,) (;) (.) (.) B) | |
(,) (,) (!) (...) | |
(-) (-) (...) (...) | |
(,) (,) (...) (.) | |
(;) (;) (.) (.) |
Soru 19 |
(I) Bilişim teknolojilerinin gelişimi ile birlikte ağ sistemlerinin ortaya çıkışı ve erişimin kolaylaşması interneti hızlı bir şekilde yaygınlaştırmıştır. (II) Yaygınlaşan internet sistemi, kendi içerisinde barındırdığı sosyal etkileşim özelliği sayesinde “sosyal medya” olgusunu ortaya çıkarmıştır. (III) İletişim temelinde bu olgu, insanların birbirleri ile etkileşimli iletişimlerini sağlayan çevrim içi internet platformları olarak tanımlanıyor. (IV) Sosyal medya, yeni kuşak internet uygulamaları içerisinde yer alır. (V) Sosyal medyayı da içine alan yeni kuşak internet uygulamaları Web 2.0 ile ortaya çıkmıştır. (VI) Web 1.0, internetin ilk ortaya çıktığı zamanlarda tek yönlü enformasyon işleyişini ifade etmekteydi ve soyal medya kullanımı bu platformda sınırlıydı. (VII) Ayrıca web 1.0 tabanlı sosyal medya uygulaması, içeriğinin kullanıcılar tarafından şekillendirildiği bir ara yüze sahipti.
Bu parça iki paragrafa ayrılmak istense ikinci paragraf numaralanmış cümlelerin hangisiyle başlar?
II | |
III | |
IV | |
V | |
VI |
Soru 20 |
İlk romanların ayrı bir yeri vardır, hem yazar için hem de okur için. Yazar, ilk kez okurla paylaşır bir romanını. Okur, ilk kez tanışır bir romancıyla. Öte yandan ----. Doğrudur, yazar anlatacaklarını kendi yaşadıkları üzerinden kurgular. Belki de çevresinden, ailesinden ilham alır. Ne ki bunu yaparken bambaşka bir hayatın da olduğunu gösterir bize. Romanın doğasında, tanımında, doğuşunda var olan bir özelliktir bu. Roman, bireyi diğerlerinden ayıran öyküyü anlattığı gibi, ne kadar çok ortaklığımızın olduğunun da altını çizer. Yazarın böyle bir niyeti olmasa bile.
Bu parçada boş bırakılan yere düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?
genellikle otobiyografik olmakla eleştirilir ilk romanlar | |
yazar, bir alanda ilk kez boy göstermenin heyecanını yaşar | |
bu tanışıklığı avantaja çevirmenin derdine de düşer yazar | |
kendi yaşantısından yola çıkarak toplumsal yaşama ayna tutar | |
ilk romanların kaderi tümüyle okurun elindedir |
Soru 21 |
(I) “Evlilik” denen bir sözleşme ile oluşan evlilik biçimleri, günümüze değin çok farklılaşmış olsa da varlığını sürdürmeye devam etmektedir. (II) Düşünürler tarafından ailenin sınırlarının çizilmesi ve genel bir tanımının yapılması için farklı kriterler kullanılmıştır. (III) Kimi düşünürler aynı çatı altında bulunanlara, kimileri çeşitli paylaşımlarda bulunan birey gruplarına aile adını vermişlerdir. (IV) Neslin devamı bakımından birbirleriyle bağlantılı olan ve genel olarak da “anne-baba ve çocuklardan oluşan insan birliği” şeklinde yapılan tanımlama bile belli bir aile biçimini anlatmaktadır. (V) Burada öncelikle “neslin devamıyla ilgili bir yakınlık ilişkisi” vurgulanmıştır ama böylesi bir tanım, aile kapsamı dışında tutulamayacak üstelik tarih boyunca toplumlarda yaygın biçimde süregelen geniş kapsamlı akrabalık sistemini ihtiva etmemektedir.
Yukarıda verilen paragrafta numaralanmış cümlelerden hangisi parçanın anlam bütünlüğünü bozmaktadır?
I | |
II | |
III | |
IV | |
V |
Soru 22 |
Sanat ve edebiyatın artık eskisi gibi gazetelerde yer bulamaması düşündürücü. Son zamanlara kadar gazeteler, kültür ve edebiyat dergileri, ekleri vererek ön plana çıkardı. Gazete dendi mi akla haberin yanında kültür, sanat ve edebiyat gelirdi. Tanzimat Dönemi’nden bu yana gazeteler hep bu işlevi yerine getirmiştir. Böylece yetişen kuşak da daha kültürlü ve donanımlı olarak topluma hizmet etmiştir. Artık siyasal olayların ağırlıkta olduğu, edebiyat ve sanatı öteleyen bir yaklaşım var. Bu da ister istemez gazetecilikte bir çölleşmeyi beraberinde getiriyor.
Bu parçada gazete ile ilgili olarak aşağıdakilerin hangisinden yakınılmaktadır?
Her kesimin sorunlarının eşit oranda yansıtılmamasından | |
Eski habercilik anlayışlarının devam ettirilmesinden | |
Propaganda merkezi hâline getirilmesinden | |
Sanat ve edebiyatın ikinci plana itilmesinden | |
Niteliksiz sanat ve edebiyat çalışmalarının haberleştirilmesinden |
Soru 23 |
Seçim, hangi alanla ilgili olursa olsun karar vermek demektir. Karar vermek ise bazı şeyleri feda etmek, bir şeyden vazgeçip başka bir şeyi tercih etmek anlamına gelir. Feda edilen şeyleri düşünmek hepimizi çoğunlukla üzer, iç gerilimimizi artırır, sinirlerimizi bozar. İç dünyamızda meydana gelen bu dengesizliğin nedenini dış dünyamızda ararız. Suçu karşımızdakilerin üzerine atarız. Bunun sonucunda da öfkelenir dururuz. Bu da çok tehlikeli bir durumdur. Konfüçyüs, “Öfkeli bir adamın içi zehir doludur.” der. Bu hem bizi hem çevremizdekileri zehirler.
Bu parçanın anlatımında aşağıdakilerden hangisi yoktur?
Açıklama | |
Tartışma | |
Tanımlama | |
Genelleme | |
Tanık gösterme |
Soru 24 |
Kaliforniya Üniversitesinden iki araştırmacı, Roger Bohn ve James Short, insan beyninin bir günde maruz kaldığı bilginin miktarını belirlemek üzere bir araştırma yapmaya karar verdiler. Ancak araştırmaya ilginç bir boyut daha kattılar. Bilgi farklı biçimlerde gelebildiğinden ve videolardan elde edilen bilgiyi dergi ve gazetelerle kıyaslamak zor olduğundan, bütün bilgiyi standart bir ölçüm birimine yani kelimelere dönüştürmeye karar verdiler. Açıkladıkları raporlara göre, ABD’de yaşayan ortalama bir insanın beyni, her gün 100 bin 500 kelimeye maruz kalıyor. Yani insan beynine değişik kaynaklardan bu miktarda bilgi gönderiliyor. Bu kelimelerin yüzde 45’i televizyondan, yüzde 27’si bilgisayarlardan, yüzde 11’i radyodan, yüzde 9’u basılı medyadan, yüzde 5’i telefon konuşmalarından ve geri kalanı da küçük miktarlar hâlinde filmlerden, bilgisayar oyunlarından ve diğer bilgi kaynaklarından geliyor.
Bu parçadan hareketle
I. İnsan beynine en fazla bilgiyi televizyonun gönderdiği
II. Basılı medyanın, insan beynine gönderdiği bilginin bilgisayardan az olduğu
III. Bilgisayar oyunlarının, insan beynine hiç bilgi göndermediği
IV. İnsan beynine en az bilgiyi telefon konuşmalarının gönderdiği
yargılarından hangileri çıkarılamaz?
I ve III | |
I ve IV | |
II ve III | |
II ve IV | |
III ve IV |
Soru 25 |
Orhan Veli ve arkadaşları, Garip isimli ortak kitabın ön sözünde geleneği eleştirerek kendi şiir anlayışlarını açıklamışlardır. Onlara göre, gelenek, şiiri konuşma dilinden ayırmıştır. Vezin ve kafiyeyi şiirin temel unsurları olarak görmüştür. Oysa vezin ve kafiye sadece şiirin ezberlenmesi için yardımcı olan ögelerdir, estetik bir değer taşımaz, bu yüzden gereksizdir. Gelenek, söz sanatlarını yüceltmiştir. Bugüne kadar yüzlerce şair binlerce teşbih yapmıştır. Bundan sonra yapılmaması, şiire hiçbir şey kaybettirmez. Gelenek, şiiri seçkinlerin sesi olarak kullanmıştır. Şiir hep egemen sınıfa seslenmiş, onu anlatmıştır. Yeni şiirin dayanacağı zevk, azınlığı oluşturan bu seçkin sınıfın değil, çoğunluğu oluşturan halkın zevki olacaktır. Bütün bunların yanında her sanat dalının kendine özgü özellikleri ve ifade araçları vardır. Şiirde müzik ve resme öykünmek zayıf sanatçıların işidir. Şiiri şiir yapan, yalnızca edasındaki özelliktir ve o da manaya aittir.
Bu parçaya göre aşağıdakilerden hangisi Orhan Veli ve arkadaşlarının şiir anlayışına uymaz?
Konuşma dilini kullanmak | |
Sıradan insanları anlatmak | |
Söz sanatlarından uzak durmak | |
Güzel sanatlardan yararlanmak | |
Ölçü ve kafiyeden vazgeçmek |
Soru 26 |
Edebiyat tarihi, dokunulmaz sandığımız klasiklerin pek de dokunulmaz olmadığının örnekleriyle doludur. Biz ölümlü okurlar, ölümsüz klasiklere karşı en ufak bir iğnelemeden bile çekinirken çoğu yazarın bu konuda pek de çekingen olmadığını söyleyebiliriz. Alman edebiyatının ünlü eleştirmeni Michael Maar, bir makalesinde, “Bir yapıtı okumak çaba gerektiriyorsa yazar başarısız sayılmalıdır.” diyerek okunmayan veya okunamayan kitaplara -isterse klasik olsun- savaş açar.
Bu parçada anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?
Klasik yapıtların eleştirilebileceği | |
Klasik yapıtların eleştirisini herkesin yapamayacağı | |
Nitelikli sanat eserinin ilk okunuşta kolayca anlaşılacağı | |
Okurların klasik eserleri değerlendirmesinin doğru olmayacağı | |
Klasik yapıtların ancak o düzeyde eser veren sanatçılarca eleştirilebileceği |
Soru 27 |
Halkın kitap okuma alışkanlığı neredeyse sıfır noktasında. Bunun birçok nedeni var mutlaka. Sorunun ekonomik boyutu yani kitapların pahalı olduğu iddiası ise toplumun kitaba olan yaklaşımını göz önüne aldığımızda son derece ilkel bir bakıştır bana göre. Yalnız bununla kalsa iyi! Artık dizginlenemez boyutlara ulaşan para kazanma hırsı da kitaba ve kitapçıya karşı son derece düşmanca tavırlara neden olabiliyor günümüzde. Para hırsı, gözleri tamamıyla kör etmiş; öyle kitaptır, kültürdür, sanattır, edebiyattır; anladığı, dinlediği yok kimsenin!
Bu parçada yazar, aşağıdakilerden hangisine değinmemiştir?
Halkın okumaya karşı son derece ilgisiz olduğuna | |
Kitapların pahalı olmasının okuma oranını düşürdüğü iddiasının geçersiz olduğuna | |
Para kazanma hırsının kitaba karşı olumsuz davranışlara neden olduğuna | |
Kitabın gelir getirmemesinin kitapçıları zor durumda bıraktığına | |
Para hırsının sanata ve edebiyata olan ilgiyi yok ettiğine |
Soru 28 |
Bilim kurgu ve fantezi edebiyatının en önemli yazarlarından Ursula Le Guin’in Mülksüzler adlı romanı yayımlandı. Roman, devam eden dünya düzeninin eleştirisini içermektedir. Orwell’ın 1984 romanı üzerine bir yazı yazarken Le Guin’in bu romanı geldi aklıma. İki yazar da var olan dünya düzeninin, idarecilerin toplumu nasıl baskı altına aldıklarını, onları uyuşturduklarını, yaptıkları her türlü yanlışı onlara nasıl doğruymuş gibi kabul ettirdiklerini trajik ve kendilerine has bir biçimde işliyor. Dünya edebiyatının bu iki büyük yazarı arasındaki benzerlik yalnızca işledikleri konulardan gelmiyor; resmî gerçekleri sorgulayan yapıtlarındaki derinlik, düş gücü ve ironi de birleştiriyor onları.
Bu parçada sözü edilen iki yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenemez?
Yaşanan düzendeki çarpıklıkları saptamışlardır. | |
Yüzeysel anlatımdan kaçınmışlardır. | |
Alaycı ve yergiye dayanan bir tutum izlemişlerdir. | |
Kendilerime özgü bir anlatıma sahiptirler. | |
Bunalımdan çıkış yolları ile ilgili öneride bulunmuşlardır. |
Soru 29 |
Evrensel değerlere önem verdiğini | |
Yalın ama yetkin yapıtlar verdiğini | |
Deneyim kazandığını | |
Özgün olduğunu | |
Güzel duyusal bir söylemi benimsediğini |
Soru 30 |
Yazar, bu öykü kitabında yoğun bir imge örgüsüyle çıktı karşımıza. Her bir öyküsünde insanı şaşırtıyor bu durum. Bir yanda anlattığı hayat ve insan, öte yanda onların yaşanmışlıklarının yansılarını içeren “durum”ların dile getirilişi... Öykücünün kurduğu dil, tanıklığın yeni bir biçimi olarak beliriyor burada. Aşınmamış sözcükler, şaşırtıcı tümceler, imgelemi güçlü söz öbekleri... Kendi deyişini, söyleyişini yaratabilen bir anlatıcı ile karşı karşıyaydık bu ilk kitapta. Kurduğu dil, yarattığı imge örgüsüyle hayatın ıskalanan yanlarına bakıyor. Belleğin an’lık dönüşümlerini, buradayken ötede olan hâlimizin yansılarıyla iç içe veriyor. An’lara bakışın, buradan akıp gelen duyarlık alanlarının öykülerini kaleme alıyor.
Bu parçada altı çizili sözler aşağıdaki kavramlardan hangisiyle ilgilidir?
Üslup | |
Yalınlık | |
Akıcılık | |
Özgünlük | |
İçerik |
Soru 31 |
Çocuklara kitap yazmak, çok büyük bir sorumluluktur. Çocuk kitabı yazmayı kolay sananlar çok yanılıyorlar. Gerçekten önemli sorumlulukları yüklenmesi gerekiyor, bu alanda kalem oynatanların. Çocuk kitabını bu bilinçle yazmak, sözcükleri bile özenle seçmek gerekiyor. Ama günümüzde çocuk edebiyatına bu titizlikle yaklaşılmıyor. Yaklaşılmadığı için de nitelikli kitap sayısı az. Etrafı cicili bicili, elma şekeri gibi kitaplar sarmış durumda ama maalesef içleri boş... İşte bu yüzden birileri bana “Çocuklar bu tür kitapları istiyor.” dediğinde kibarca onların bu tekliflerini kulak ardı ediyorum. Ben her şeyden önce bir yazarım, öyle yemek siparişi verir gibi sipariş almıyorum. Üstelik çocuklar çoğu zaman gereksinim duydukları şeyin ne olduğunu bilmezler zaten.
Bu parçada yazar, özellikle aşağıdakilerden hangisine karşı çıkmaktadır?
Çocuk kitaplarının hep aynı konular üzerinde durmasına | |
Kitapların da yemek gibi asli bir ihtiyaç olarak algılanmamasına | |
Yazarlardan, kitaplarını çocukların beklentilerine göre yazmalarının istenmesine | |
Çocuk kitaplarının didaktik unsurlarla dolu olmasına | |
Çocuk kitaplarının ulusal ve evrensel nitelikleri kaynaştıramamasına |
Soru 32 |
Benim öyküler için bir ölçütüm var. Okuduktan günler sonra bile bir görüntü kalmalı aklımda, o öyküyü sevmem için. Sağlamlığına güvenmem için... Bu ölçüt beni hiç yanıltmadı. Türk edebiyatının tüm ustalarını, böyle buldum. Sabahattin Ali’den tozlu bir yolda düşe kalka ilerleyen yaşlı bir kadın, Sait Faik’ten bir balığa basmış bir ayak, yemeğe uzanmışken kalakalmış bir el, Demir Özlü’den küf kokan bir apartman odası, Adnan Özyalçıner’den çıplak bir ampulün altında kumaş biçen bir kadınla genç kızın fısıldaşan sesleri; Nezihe Meriç’ten arka sokakta bir evin penceresindeki cıvıl cıvıl saksı...
Bu parçanın yazarının öykülerde olmasını istediği ölçüt, aşağıdakilerden hangisidir?
İnsanın zihninde iz bırakması | |
Yoruma açık olması | |
Bütün insanları kuşatan bir içeriğinin olması | |
Özgün nitelikler taşıması | |
Usta öykücülerden izler taşıması |
Soru 33 |
Yıllarını bu işe vermiş bir eleştirmen olarak gençlerde birtakım eksiklikler görüyorum. Başta kendilerine inanmıyorlar. Çalışmanın önemini kavrayamamışlar. Çoğunlukla bir şiiri çalışarak geliştirebilecekleri akıllarına gelmiyor. Günümüz gençleri yapabilme güçlerine inanmıyor. Edebiyatı, edebiyat dergilerini izlemiyorlar bile. Gençler eski dili kullanıyorlar. Süslü sözcüklerle yazmaya özenenler de oluyor. Kullandıkları kavramlar yetmeyince aşkı, özlemi, yaşamın getirdiği acıları çağrışım oluşturacak bir biçimde dile getiremiyorlar. Yazma sürecinde sorunlarla karşılaşınca da heyecanlarını hemen yitiriyorlar, kalemi elden bırakıyorlar. Dünya şiirinden, bizim şiirimizden şairleri anlayarak okumayı önemsemeliler artık. Her gün belli saatlerde okumak ve yazmak için kendilerine zaman ayırmalılar. Edebiyata girerken bana sormuşlardı: “Şiirimizde neyi eksik gördün de şiir yazıyorsun?” demişlerdi. Bu soru bugün de geçerliliğini yitirmedi. Genç şairler de “Neden şiir yazıyorum?” diye kendilerine sormalılar.
Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen gençlerde görülen eksikliklerden biri değildir?
Yazma sürecinde kolay pes etmeleri | |
Şiirde, çalışmanın önemini kavrayamamaları | |
Amaçsız bir şekilde yazmaları | |
Yazın dünyasındaki gelişmelerden habersiz olmaları | |
Biçim kaygısını içeriğin önünde tutmaları |
Soru 34 |
Muhabir: (I) ---- Akademisyen: — Çocuklara fazla ilaç verilmesi de problem. Rusya’da doktorlar, çocuğun evde kalmasını ve evde ziyaret edilmesini tercih ediyorlar. Genellikle de tanı için gerekli işlemleri evde gerçekleştiriyorlar. Türkiye’de tepkiler ailelerden geliyor. Doktor, antibiyotik vermeyince “Bu nasıl doktor? Neden antibiyotik yazmadı?” diyerek antibiyotik aldıkları oluyormuş. Hem de çocuklarında görülebilecek büyük sağlık sorunlarını kulak ardı ederek... 30 yıldır bu konuda çalışıyoruz. Önemli ölçüde bir azalma sağladık. Ancak hâlâ tepki gösteren aileler mevcut. Bir çocuğa antibiyotik verilmesi gerekiyorsa çok duyarlı testler yapılması gerekir. Biz de bu sistemi deniyoruz. Muhabir: (II) ---- Sanatçı: — Son yıllarda doğumlarda sezeryan kullanımının artması, bebekleri doğum esnasında anneden alınan probiyotikten yoksun bırakıyor. Bununla beraber daha çok, endüstriyel besinlerle besleniliyor olması ve antibiyotik kullanımının fazlalaşması da bu durumu pekiştiriyor. Hastalıklara karşı güçlü durmak ve bağışıklık sistemini dengelemek için probiyotik takviyesinin önemi artık tüm dünyada kabul ediliyor.
Bu diyalogda boş bırakılan yerlere aşağıdakilerden hangisi sırasıyla getirilmelidir?
I. Özellikle çocuklarda gereksiz antibiyotik kullanımı, büyük bir sorun, değil mi? II. Probiyotiğin bağışıklığı koruduğu ve dengelediği biliniyor. Peki, probiyotik ile antibiyotikler arasında nasıl bir ilişki sürüyor? | |
I. Türkiye’de tedavide antibiyotiğin çok kullanılma nedenlerini nelerdir? II. Ameliyat sonrası antibiyotik kullanımı konusunda neler söylersiniz? | |
I. Antibiyotiğin bilinçli kullanımı konusundaki çalışmalarda ne aşamaya gelindi? II. Probiyotik ürünler, antibiyotik üzerinde etkili mi? | |
I. Kimi hastalıklarda bağışıklık sistemine zarar verdiği için mi antibiyotik önerilmiyor? II. Probiyotik alımının artması hızlı iyileşmeyi sağlıyor mu? | |
I. Türkiye’de antibiyotik kullanımı diğer ülkelerden çok fazla. Bu, sağlık açısından öncelikle hangi konuda sorun oluşturuyor? II. Endüstriyel besinlerle besleniliyor olması, vücudun probiyotik dengesini bozuyor mu? |
Soru 35 |
35. - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.
Bu parçadan edebiyatla ilgili olarak
I. Temel konusu insandır. II. Sanatçı, estetik kuralları dikkate alır. III. Sanatçının hayata bakışı, eserine yansır. IV. Edebiyat akımları siyasal düşünceleri etkiler.
yargılarından hangileri çıkarılabilir?
I ve II | |
I, II ve III | |
II ve IV | |
III ve IV | |
II, III ve IV |
Soru 36 |
35. - 36. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Edebiyat; hayatı, insanı ve insanın hayat içindeki mücadelesini, trajik konumunu anlatan bir sanattır. Sanatçı, estetiğin kuralları ve duyuş tarzı içinde insanı anlatırken farklı bir perspektif yakalamakta ve gördüklerini özel bir duyarlılıkla yansıtmaktadır. Bu duyarlılığın oluşumunda yazarın mizacı ve hayat felsefesinin yanı sıra yaşadığı ortamın sosyal, siyasi, ekonomik koşullarının önemli bir payı vardır. Edebiyat akımlarını tanımlarken sıklıkla akımın oluştuğu ortamın siyasi ve sosyal koşullarına göndermeler yapılması bu durumun en somut kanıtıdır. Toplumsal, siyasi, ekonomik hatta ideolojik yapılar edebî metinde kesişmektedir. Edebiyat kendi kuralları ile bu farklı yapıları, potasında eritmekte ve estetik bir biçimde yeniden üreterek okuruna sunmaktadır.
I. Yazarın kişiliği II. Toplumsal yapı III. Sanat akımları IV. Ekonomik durum V. Klasik eserler
Bu parçaya göre bir yazarın kendine özgü sanatsal duyarlığının oluşmasında yukarıdakilerden hangilerinin rolü vardır?
I, II ve IV | |
I, III ve V | |
II ve IV | |
III, IV ve V | |
IV ve V |
Soru 37 |
37. - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”
Bu parçada 1950 kuşağı öykücüleri ile ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?
Yenilikçi bir öykü anlayışına sahip olduklarına | |
Varoluşçuluk akımından etkilendiklerine | |
Batı edebiyatının önemli sanatçılarından ilham aldıklarına | |
Geleneği reddetmeden yollarına devam ettiklerine | |
Batılı örneklerini geride bırakacak nitelikte başarılı eserlere imza attıklarına |
Soru 38 |
37. - 38. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
1950 kuşağının sıra dışı öykücüleri, bir yandan kendilerinden önce gelen önemli öykücüleri değerlendirirken diğer yandan da 1950’li yılların sonuna doğru “varoluşçuluk” felsefesinden ve gerçeküstücülükten etkilenmişlerdir. Nitekim o yıllarda varoluşçu yazarlar olarak tanınan Albert Camus ve Jean Paul Sartre’ın kitapları yayımlanmış, Kafka’nın öyküleri de yeni yeni Türkçeye çevrilmeye başlanmıştır. Dostoyevski de bu kuşağın öykücüleri için önemli bir esin kaynağı hâline gelmiştir. 1950’li yıllarda felsefe yazılarıyla yayın hayatına katılan Selahattin Hilav, bu akımlara duyulan yoğun ilginin Türk öykücülüğü açısından önemini şu sözlerle dile getirir: “İlk kez, Türk edebiyatçısı Batı’nın yaratışlarıyla zamansal açıdan aynı hizaya gelmişti.”
Bu parçadaki altı çizili sözle dönemin Türk öykücüleriyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi anlatılmak istenmiştir?
Batılı sanatçıların yakaladığı başarıya denk bir başarıyı yakalamaları | |
Estetik ve düşünsel açıdan Batı’yı günü gününe izler hâle gelmeleri | |
Eserlerinde Batılı sanatçıların işlediği konuları tekrarlamaları | |
Batılı yazarların örnek aldığı klasik kaynaklardan esinlenmeleri | |
Sanat akımlarına yerel düzeylerde katkılar yapmaları |
Soru 39 |
39. - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.
Aşağıdakilerden hangisini söyleyen kişi bu parçada anlatılanlarla tutarlı bir cümle kurmuş olmaz?
Çevirmen, kötü bir kitabı iyi hâle getiremez fakat iyi bir kitabı berbat edebilir. | |
Kitabı kimin çevirdiğine mutlaka bakılmalı ve güvenilebilecek bir çevirmen değilse o kitabı okumaktan kaçınılmalıdır. | |
Türk halkının az kitap okumasının sorumlusu, büyük ölçüde kötü çevirmenlerdir. | |
Dünyanın çok okuyan halkları, kitap okuma zevkini dünyanın dört bir yanından gelen, birbirinden güzel edebiyat başyapıtlarını okuyarak edinmiştir. | |
Çevirmenler, kendi dil beceriyle sanat ürünlerini yeniden yarattığından onların, çevirdikleri eserlerle anılması şaşılası bir durum değildir. |
Soru 40 |
9. - 40. soruları aşağıdaki parçaya göre cevaplayınız.
Okurların bir yazınsal ürünü beğenmesi, çevirmenin yetkinliğine bağlıdır. Türkiye’de yabancı eserlerin yeterli sayıda okuyucu bulamaması, belki de yetkin çevirilerin yapılmaması yüzündendir. Bu bağlamda yazar, bir mimara; çevirmense o mimarın sanatsal eseri olan mimari projeyi uygulayan inşaat mühendisine benzetilebilir. Çevirmenlik, yabancı dildeki bir yaratıya en uygun yapıyı kurmaya dayalı bir dil mühendisliğidir. Bu benzetme “Çevirmen sanatçı mıdır?” sorusunu da yanıtlamaya yarayabilecek bir örnektir. Çevirmenler için en doğru niteleme “sanatçı” değil, mühendis kavramını da kapsayan, daha genel “teknisyen” sözcüğüdür. Mimari bir başyapıttan söz edilirken mimarın anılıp mühendisin anılmaması gayet doğaldır. Çünkü çevirmen, yaratılmış olan bir ürünü başka bir biçime sokan kişidir. O, bir şeyi yaratmaz. Var olandan hareket eder. Bu nedenle yazar öne çıkar, çevirmen her zaman yazarın arkasında kalır.
Bu parçada çevirmenlerle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi vurgulanmaktadır?
Yazarların ortaya koyduğu dil ürünlerinin değerini artırdığı | |
Toplum tarafından öneminin gerektiği şekilde anlaşılamadığı | |
Yaptığı işin, yazarların yaratısına bağlı olması nedeniyle yazarların gölgesinde kaldığı | |
Sanatsal yeteneklerinin yazarların gerisinde kaldığı | |
Çeviri yaparak sanat eserine kendi damgalarını vurma fırsatını yakaladıkları |
Liste |